Scopus
Permanent URI for this collectionhttps://premium.gcris.co/handle/123456789/32
Browse
Browsing Scopus by Language "tr"
Now showing 1 - 20 of 21
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis Acil Serviste Çalışan Hemşirelerin 'Sağlık Çalışanına Yönelik Şiddet ve Şiddetin Cinsiyetçi Yönüne' İlişkin Görüşlerinin İncelenmesi(2025) Nuhoğlu, Nalan; İnam, ÖzenBu araştırma, acil serviste çalışan hemşirelerin şiddet deneyimlerini toplumsal cinsiyet perspektifinden incelemeyi amaçlamaktadır. Hemşirelerin, beyaz kod bildirimine ilişkin deneyimleri ve şiddet olaylarında karşılaştıkları cinsiyet temelli farkındalıkları araştırılmaktadır. Bu çalışma, şiddetin cinsiyetle ilişkili dinamiklerinin, mesleki rollere ve olay yönetimine etkilerini ortaya koymayı hedeflemektedir. 25-32 yaş aralığında, mesleki deneyimi 2,5-7 yıl arasında değişen 22 hemşire ile bu araştırma yürütülmüştür. Katılımcılar, şiddet olaylarından özellikle kadınların daha fazla etkilediğini belirterek şiddetin cinsiyetçi tutumlarını vurgulamışlardır. Kadın hemşireler, fiziksel şiddete daha az maruz kalmalarına rağmen, sözel şiddet ve cinsiyet temelli hakaretlere daha sık maruz kaldıklarını ifade etmişlerdir. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular ile sağlık çalışanlarının çalışma ortamlarındaki güvenliği arttırmak amacıyla kapsamlı ve etkili önlemler alınması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Mevcut güvenlik önlemlerindeki yetkilerin güçlendirilmesi, şidettin gerçekleştiği durumlarda yaptırımların arttırılması ve toplumsal farkındalığın arttırılarak geliştirilmesi şiddetin önlenmesi için önerilmektedir. Bu tür geliştirici adımlar, sağlık sektöründe şiddet olaylarını azaltarak çalışanların daha güvenli ortamlarda hizmet vermelerini sağlayabilir.Master Thesis Acil Serviste Çalışan Hemşirelerin 'Sağlık Çalışanına Yönelik Şiddet ve Şiddetin Cinsiyetçi Yönüne' İlişkin Görüşlerinin İncelenmesi(2025) Nuhoğlu, Nalan; İnam, ÖzenBu araştırma, acil serviste çalışan hemşirelerin şiddet deneyimlerini toplumsal cinsiyet perspektifinden incelemeyi amaçlamaktadır. Hemşirelerin, beyaz kod bildirimine ilişkin deneyimleri ve şiddet olaylarında karşılaştıkları cinsiyet temelli farkındalıkları araştırılmaktadır. Bu çalışma, şiddetin cinsiyetle ilişkili dinamiklerinin, mesleki rollere ve olay yönetimine etkilerini ortaya koymayı hedeflemektedir. 25-32 yaş aralığında, mesleki deneyimi 2,5-7 yıl arasında değişen 22 hemşire ile bu araştırma yürütülmüştür. Katılımcılar, şiddet olaylarından özellikle kadınların daha fazla etkilediğini belirterek şiddetin cinsiyetçi tutumlarını vurgulamışlardır. Kadın hemşireler, fiziksel şiddete daha az maruz kalmalarına rağmen, sözel şiddet ve cinsiyet temelli hakaretlere daha sık maruz kaldıklarını ifade etmişlerdir. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular ile sağlık çalışanlarının çalışma ortamlarındaki güvenliği arttırmak amacıyla kapsamlı ve etkili önlemler alınması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Mevcut güvenlik önlemlerindeki yetkilerin güçlendirilmesi, şidettin gerçekleştiği durumlarda yaptırımların arttırılması ve toplumsal farkındalığın arttırılarak geliştirilmesi şiddetin önlenmesi için önerilmektedir. Bu tür geliştirici adımlar, sağlık sektöründe şiddet olaylarını azaltarak çalışanların daha güvenli ortamlarda hizmet vermelerini sağlayabilir.Master Thesis Acil Serviste Çalışan Hemşirelerin 'Sağlık Çalışanına Yönelik Şiddet ve Şiddetin Cinsiyetçi Yönüne' İlişkin Görüşlerinin İncelenmesi(2025) Nuhoğlu, Nalan; İnam, ÖzenBu araştırma, acil serviste çalışan hemşirelerin şiddet deneyimlerini toplumsal cinsiyet perspektifinden incelemeyi amaçlamaktadır. Hemşirelerin, beyaz kod bildirimine ilişkin deneyimleri ve şiddet olaylarında karşılaştıkları cinsiyet temelli farkındalıkları araştırılmaktadır. Bu çalışma, şiddetin cinsiyetle ilişkili dinamiklerinin, mesleki rollere ve olay yönetimine etkilerini ortaya koymayı hedeflemektedir. 25-32 yaş aralığında, mesleki deneyimi 2,5-7 yıl arasında değişen 22 hemşire ile bu araştırma yürütülmüştür. Katılımcılar, şiddet olaylarından özellikle kadınların daha fazla etkilediğini belirterek şiddetin cinsiyetçi tutumlarını vurgulamışlardır. Kadın hemşireler, fiziksel şiddete daha az maruz kalmalarına rağmen, sözel şiddet ve cinsiyet temelli hakaretlere daha sık maruz kaldıklarını ifade etmişlerdir. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular ile sağlık çalışanlarının çalışma ortamlarındaki güvenliği arttırmak amacıyla kapsamlı ve etkili önlemler alınması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Mevcut güvenlik önlemlerindeki yetkilerin güçlendirilmesi, şidettin gerçekleştiği durumlarda yaptırımların arttırılması ve toplumsal farkındalığın arttırılarak geliştirilmesi şiddetin önlenmesi için önerilmektedir. Bu tür geliştirici adımlar, sağlık sektöründe şiddet olaylarını azaltarak çalışanların daha güvenli ortamlarda hizmet vermelerini sağlayabilir.Master Thesis Mevcut Emsal ve Değişken Emsal Kullanılarak Kentsel Dönüşüm Projesinin Yapılabilirliğinin Analizi: Yalova Örneği(2025) Gümüşel, Tuğba Aydın; Alas, BirolKentsel Dönüşüm projelerinde emsal katsayısı (KAKS) projelerin finansal fizibilitesi açısından önemli bir rol oynar. Bu katsayının revize edilen imar planları aracılığı ile artırılması suretiyle yatırımcılara/yüklenicilere daha fazla inşaat alanı yaratma imkânı sağlanırken bir yandan da dönüşüm alanında yaşayan hak sahiplerinin mevcuttaki inşaat haklarına ilişkin talepler karşılanır. Artan inşaat alanı ile hak sahiplerinin talepleri karşılandıktan sonra satılabilecek veya kiralanabilecek yeni taşınmazlar üretilerek karlılık yükseltilebilir. Böylece hak sahiplerinden ekstra ücret talep edilmeden projenin sürdürülebilirliği sağlanacaktır. Ancak emsal katsayısının doğru bir şekilde belirlenmesi aşırı nüfus yoğunluğu oluşturmaması açısından önem teşkil etmektedir. Nüfus artışı ile birlikte ortaya çıkacak sosyal donatı ve altyapı gereksinimleri kamuya yük doğuracaktır. Türkiye'de imar planını yapma/yaptırma ve onama yetkisi; ilgili mevzuatları gereği Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, il belediyeleri, ilçe belediyeleri, il özel idareleri gibi birçok kuruma aittir. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun (ARAADHK) kapsamındaki alanlarda yetki Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına devredilmektedir. Bakanlık nezdinde her bir kentsel dönüşüm alanı, kendi içerisinde değerlendirilip gerekmesi halinde yeniden imar planı yaptırabilmektedir. Revize edilen her plan genelde yeni bir nüfus yoğunluğunu beraberinde getirecek revize KAKS içermektedir. Bu katsayıları belirlemek için yapılan proje fizibilitelerinde sadece finansal yönden karlılık ölçülmekle kalmayıp aynı zamanda bölgenin sosyal donatı ve altyapı kapasitesi de dikkate alınmalıdır. Bu çalışmanın amacı bir kentsel dönüşüm projesinin uygulanabilirliğini kanıtlarken projeyi fizibil hale getirecek ve hak sahiplerinin taleplerini de karşılayacak minimum emsal katsayısının belirlenmesi ile birlikte sosyal teknik altyapı hizmetlerini destekleyecek kamu kaynaklarını da minimuma indirgeyerek kamu zararının da önüne geçilmesidir. Bu çalışmada Yalova İli, Merkez İlçesi, Bağlarbaşı Mahallesinde yerel yönetimler tarafından hâlihazırda dönüşüm amaçlı çalışması yapılan iki adet ada özelinde emsaller değiştirilerek kurgulanan senaryolar özelinde fizibiliteleri yapılmıştır. Fizibilitelerde gayrimenkul değerleme yöntemlerinden faydalanılmıştır. Özetle bu çalışma 'Araştırma için seçilen bölgede, hak sahiplerinin mevcut gayrimenkul alanları değişmeden kentsel dönüşüm projesini finanse edebilecek emsal miktarı ile idarenin revize meri imar planı koşulları artırarak onayladığı emsal arasında fark var mıdır?' sorusuna cevap aramaktadır. Bu çalışmada, kentsel dönüşüm yapılırken uygulanacak emsal oranlarının sonuçları örnek bir uygulama üzerinde incelenmiştir. Araştırma alanı olarak Yalova İli, Merkez İlçesi, Gaziosmanpaşa Mahallesinde, belediyesince imar planı koşulları değiştirilen ve KAKS'ı artırılan iki adet imar adası seçilmiştir. Değişik emsal şartlarına göre dört senaryo oluşturulmuştur. Hak sahiplerinin mevcut kapalı alanlarını değiştirmeyen emsal, mevcut kapalı alanı değiştiren emsal ile mevcut plan şartları emsaline göre oluşan durumlar analiz edilmiştir. Ayrıca dördüncü senaryo olarak, hak sahiplerinin mevcut kapalı alanları değiştirilmediğinde gereken alt yapı ihtiyacının nasıl karşılanabileceği araştırılmıştır. Çalışmanın sonunda, kentsel dönüşümün; uygulamaya giren konutların bedelsiz dönüşümü ve projenin finanse edilebilmesi ile birlikte, yapı ve nüfus yoğunluğuna ilişkin ilgili mevzuatta belirtilen sosyal teknik altyapı standartlarının da göz önüne alınarak mevcut imar planında yapılan emsal tadilatının daha altında bir emsal ile yapılabileceği ortaya çıkmıştır.Master Thesis Mevcut Emsal ve Değişken Emsal Kullanılarak Kentsel Dönüşüm Projesinin Yapılabilirliğinin Analizi: Yalova Örneği(2025) Gümüşel, Tuğba Aydın; Alas, BirolKentsel Dönüşüm projelerinde emsal katsayısı (KAKS) projelerin finansal fizibilitesi açısından önemli bir rol oynar. Bu katsayının revize edilen imar planları aracılığı ile artırılması suretiyle yatırımcılara/yüklenicilere daha fazla inşaat alanı yaratma imkânı sağlanırken bir yandan da dönüşüm alanında yaşayan hak sahiplerinin mevcuttaki inşaat haklarına ilişkin talepler karşılanır. Artan inşaat alanı ile hak sahiplerinin talepleri karşılandıktan sonra satılabilecek veya kiralanabilecek yeni taşınmazlar üretilerek karlılık yükseltilebilir. Böylece hak sahiplerinden ekstra ücret talep edilmeden projenin sürdürülebilirliği sağlanacaktır. Ancak emsal katsayısının doğru bir şekilde belirlenmesi aşırı nüfus yoğunluğu oluşturmaması açısından önem teşkil etmektedir. Nüfus artışı ile birlikte ortaya çıkacak sosyal donatı ve altyapı gereksinimleri kamuya yük doğuracaktır. Türkiye'de imar planını yapma/yaptırma ve onama yetkisi; ilgili mevzuatları gereği Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, il belediyeleri, ilçe belediyeleri, il özel idareleri gibi birçok kuruma aittir. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun (ARAADHK) kapsamındaki alanlarda yetki Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına devredilmektedir. Bakanlık nezdinde her bir kentsel dönüşüm alanı, kendi içerisinde değerlendirilip gerekmesi halinde yeniden imar planı yaptırabilmektedir. Revize edilen her plan genelde yeni bir nüfus yoğunluğunu beraberinde getirecek revize KAKS içermektedir. Bu katsayıları belirlemek için yapılan proje fizibilitelerinde sadece finansal yönden karlılık ölçülmekle kalmayıp aynı zamanda bölgenin sosyal donatı ve altyapı kapasitesi de dikkate alınmalıdır. Bu çalışmanın amacı bir kentsel dönüşüm projesinin uygulanabilirliğini kanıtlarken projeyi fizibil hale getirecek ve hak sahiplerinin taleplerini de karşılayacak minimum emsal katsayısının belirlenmesi ile birlikte sosyal teknik altyapı hizmetlerini destekleyecek kamu kaynaklarını da minimuma indirgeyerek kamu zararının da önüne geçilmesidir. Bu çalışmada Yalova İli, Merkez İlçesi, Bağlarbaşı Mahallesinde yerel yönetimler tarafından hâlihazırda dönüşüm amaçlı çalışması yapılan iki adet ada özelinde emsaller değiştirilerek kurgulanan senaryolar özelinde fizibiliteleri yapılmıştır. Fizibilitelerde gayrimenkul değerleme yöntemlerinden faydalanılmıştır. Özetle bu çalışma 'Araştırma için seçilen bölgede, hak sahiplerinin mevcut gayrimenkul alanları değişmeden kentsel dönüşüm projesini finanse edebilecek emsal miktarı ile idarenin revize meri imar planı koşulları artırarak onayladığı emsal arasında fark var mıdır?' sorusuna cevap aramaktadır. Bu çalışmada, kentsel dönüşüm yapılırken uygulanacak emsal oranlarının sonuçları örnek bir uygulama üzerinde incelenmiştir. Araştırma alanı olarak Yalova İli, Merkez İlçesi, Gaziosmanpaşa Mahallesinde, belediyesince imar planı koşulları değiştirilen ve KAKS'ı artırılan iki adet imar adası seçilmiştir. Değişik emsal şartlarına göre dört senaryo oluşturulmuştur. Hak sahiplerinin mevcut kapalı alanlarını değiştirmeyen emsal, mevcut kapalı alanı değiştiren emsal ile mevcut plan şartları emsaline göre oluşan durumlar analiz edilmiştir. Ayrıca dördüncü senaryo olarak, hak sahiplerinin mevcut kapalı alanları değiştirilmediğinde gereken alt yapı ihtiyacının nasıl karşılanabileceği araştırılmıştır. Çalışmanın sonunda, kentsel dönüşümün; uygulamaya giren konutların bedelsiz dönüşümü ve projenin finanse edilebilmesi ile birlikte, yapı ve nüfus yoğunluğuna ilişkin ilgili mevzuatta belirtilen sosyal teknik altyapı standartlarının da göz önüne alınarak mevcut imar planında yapılan emsal tadilatının daha altında bir emsal ile yapılabileceği ortaya çıkmıştır.Master Thesis Mevcut Emsal ve Değişken Emsal Kullanılarak Kentsel Dönüşüm Projesinin Yapılabilirliğinin Analizi: Yalova Örneği(2025) Gümüşel, Tuğba Aydın; Alas, BirolKentsel Dönüşüm projelerinde emsal katsayısı (KAKS) projelerin finansal fizibilitesi açısından önemli bir rol oynar. Bu katsayının revize edilen imar planları aracılığı ile artırılması suretiyle yatırımcılara/yüklenicilere daha fazla inşaat alanı yaratma imkânı sağlanırken bir yandan da dönüşüm alanında yaşayan hak sahiplerinin mevcuttaki inşaat haklarına ilişkin talepler karşılanır. Artan inşaat alanı ile hak sahiplerinin talepleri karşılandıktan sonra satılabilecek veya kiralanabilecek yeni taşınmazlar üretilerek karlılık yükseltilebilir. Böylece hak sahiplerinden ekstra ücret talep edilmeden projenin sürdürülebilirliği sağlanacaktır. Ancak emsal katsayısının doğru bir şekilde belirlenmesi aşırı nüfus yoğunluğu oluşturmaması açısından önem teşkil etmektedir. Nüfus artışı ile birlikte ortaya çıkacak sosyal donatı ve altyapı gereksinimleri kamuya yük doğuracaktır. Türkiye'de imar planını yapma/yaptırma ve onama yetkisi; ilgili mevzuatları gereği Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, il belediyeleri, ilçe belediyeleri, il özel idareleri gibi birçok kuruma aittir. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun (ARAADHK) kapsamındaki alanlarda yetki Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına devredilmektedir. Bakanlık nezdinde her bir kentsel dönüşüm alanı, kendi içerisinde değerlendirilip gerekmesi halinde yeniden imar planı yaptırabilmektedir. Revize edilen her plan genelde yeni bir nüfus yoğunluğunu beraberinde getirecek revize KAKS içermektedir. Bu katsayıları belirlemek için yapılan proje fizibilitelerinde sadece finansal yönden karlılık ölçülmekle kalmayıp aynı zamanda bölgenin sosyal donatı ve altyapı kapasitesi de dikkate alınmalıdır. Bu çalışmanın amacı bir kentsel dönüşüm projesinin uygulanabilirliğini kanıtlarken projeyi fizibil hale getirecek ve hak sahiplerinin taleplerini de karşılayacak minimum emsal katsayısının belirlenmesi ile birlikte sosyal teknik altyapı hizmetlerini destekleyecek kamu kaynaklarını da minimuma indirgeyerek kamu zararının da önüne geçilmesidir. Bu çalışmada Yalova İli, Merkez İlçesi, Bağlarbaşı Mahallesinde yerel yönetimler tarafından hâlihazırda dönüşüm amaçlı çalışması yapılan iki adet ada özelinde emsaller değiştirilerek kurgulanan senaryolar özelinde fizibiliteleri yapılmıştır. Fizibilitelerde gayrimenkul değerleme yöntemlerinden faydalanılmıştır. Özetle bu çalışma 'Araştırma için seçilen bölgede, hak sahiplerinin mevcut gayrimenkul alanları değişmeden kentsel dönüşüm projesini finanse edebilecek emsal miktarı ile idarenin revize meri imar planı koşulları artırarak onayladığı emsal arasında fark var mıdır?' sorusuna cevap aramaktadır. Bu çalışmada, kentsel dönüşüm yapılırken uygulanacak emsal oranlarının sonuçları örnek bir uygulama üzerinde incelenmiştir. Araştırma alanı olarak Yalova İli, Merkez İlçesi, Gaziosmanpaşa Mahallesinde, belediyesince imar planı koşulları değiştirilen ve KAKS'ı artırılan iki adet imar adası seçilmiştir. Değişik emsal şartlarına göre dört senaryo oluşturulmuştur. Hak sahiplerinin mevcut kapalı alanlarını değiştirmeyen emsal, mevcut kapalı alanı değiştiren emsal ile mevcut plan şartları emsaline göre oluşan durumlar analiz edilmiştir. Ayrıca dördüncü senaryo olarak, hak sahiplerinin mevcut kapalı alanları değiştirilmediğinde gereken alt yapı ihtiyacının nasıl karşılanabileceği araştırılmıştır. Çalışmanın sonunda, kentsel dönüşümün; uygulamaya giren konutların bedelsiz dönüşümü ve projenin finanse edilebilmesi ile birlikte, yapı ve nüfus yoğunluğuna ilişkin ilgili mevzuatta belirtilen sosyal teknik altyapı standartlarının da göz önüne alınarak mevcut imar planında yapılan emsal tadilatının daha altında bir emsal ile yapılabileceği ortaya çıkmıştır.sanatta-yeterlik.listelement.badge Model Bir Entegre Müzikal Beste Çalışması 'Bataklık'(2025) Bahtiyar, Metin; Madanoğlu, NaciBu çalışmanın amacı, Türkiye'de müzikal tiyatro alanında dramatik yapı, müzik ve dans öğelerinin bütüncül bir anlatım dili içerisinde kaynaştırıldığı bir beste çalışması ortaya koymaktır. Araştırmanın odak noktası müzikal tiyatronun kuramsal temellerinden biri olan entegrasyon ilkesinin sahne üzerinde nasıl gerçekleştirilebileceğidir. Entegre kavramının tarihsel gelişim süreci, kuramsal arka plan bölümünde kısaca ele alınmıştır. Bunun yanısıra müzikalin ortaya çıkışı ve erken dönem eserleri incelenmiştir. Entegre bölümünde Stephen Block'un müzikal tiyatro kuramına dair ileri sürdüğü entegrasyon önermeleri, çalışmanın kuramsal altyapısını oluşturmuş. Bataklık müzikali bölümünde ise model önerisi olarak seçilen müzikalden sahneler, Block'un yaklaşımı doğrultusunda analiz edilmiştir. Müzikalin genel yapısında, Block'un entegrasyon ilkelerinin büyük ölçüde içselleştirildiği ve uygulamaya geçirildiği söylenebilir. Bu durum, Bataklık müzikalini Türkiye'de müzikal tiyatronun gelişimi açısından özgün ve öncü bir konuma yerleştirmektedir. Yapılan çözümlemelerde, müziğin yalnızca eşlik eden bir unsur olmaktan çıkarak dramatik aksiyonun taşıyıcısı hâline geldiği; dansın ise anlatının ilerleyişinde dramatik bir rol üstlendiği gözlemlenmiştir.sanatta-yeterlik.listelement.badge Model Bir Entegre Müzikal Beste Çalışması 'Bataklık'(2025) Bahtiyar, Metin; Madanoğlu, NaciBu çalışmanın amacı, Türkiye'de müzikal tiyatro alanında dramatik yapı, müzik ve dans öğelerinin bütüncül bir anlatım dili içerisinde kaynaştırıldığı bir beste çalışması ortaya koymaktır. Araştırmanın odak noktası müzikal tiyatronun kuramsal temellerinden biri olan entegrasyon ilkesinin sahne üzerinde nasıl gerçekleştirilebileceğidir. Entegre kavramının tarihsel gelişim süreci, kuramsal arka plan bölümünde kısaca ele alınmıştır. Bunun yanısıra müzikalin ortaya çıkışı ve erken dönem eserleri incelenmiştir. Entegre bölümünde Stephen Block'un müzikal tiyatro kuramına dair ileri sürdüğü entegrasyon önermeleri, çalışmanın kuramsal altyapısını oluşturmuş. Bataklık müzikali bölümünde ise model önerisi olarak seçilen müzikalden sahneler, Block'un yaklaşımı doğrultusunda analiz edilmiştir. Müzikalin genel yapısında, Block'un entegrasyon ilkelerinin büyük ölçüde içselleştirildiği ve uygulamaya geçirildiği söylenebilir. Bu durum, Bataklık müzikalini Türkiye'de müzikal tiyatronun gelişimi açısından özgün ve öncü bir konuma yerleştirmektedir. Yapılan çözümlemelerde, müziğin yalnızca eşlik eden bir unsur olmaktan çıkarak dramatik aksiyonun taşıyıcısı hâline geldiği; dansın ise anlatının ilerleyişinde dramatik bir rol üstlendiği gözlemlenmiştir.sanatta-yeterlik.listelement.badge Model Bir Entegre Müzikal Beste Çalışması 'Bataklık'(2025) Bahtiyar, Metin; Madanoğlu, NaciBu çalışmanın amacı, Türkiye'de müzikal tiyatro alanında dramatik yapı, müzik ve dans öğelerinin bütüncül bir anlatım dili içerisinde kaynaştırıldığı bir beste çalışması ortaya koymaktır. Araştırmanın odak noktası müzikal tiyatronun kuramsal temellerinden biri olan entegrasyon ilkesinin sahne üzerinde nasıl gerçekleştirilebileceğidir. Entegre kavramının tarihsel gelişim süreci, kuramsal arka plan bölümünde kısaca ele alınmıştır. Bunun yanısıra müzikalin ortaya çıkışı ve erken dönem eserleri incelenmiştir. Entegre bölümünde Stephen Block'un müzikal tiyatro kuramına dair ileri sürdüğü entegrasyon önermeleri, çalışmanın kuramsal altyapısını oluşturmuş. Bataklık müzikali bölümünde ise model önerisi olarak seçilen müzikalden sahneler, Block'un yaklaşımı doğrultusunda analiz edilmiştir. Müzikalin genel yapısında, Block'un entegrasyon ilkelerinin büyük ölçüde içselleştirildiği ve uygulamaya geçirildiği söylenebilir. Bu durum, Bataklık müzikalini Türkiye'de müzikal tiyatronun gelişimi açısından özgün ve öncü bir konuma yerleştirmektedir. Yapılan çözümlemelerde, müziğin yalnızca eşlik eden bir unsur olmaktan çıkarak dramatik aksiyonun taşıyıcısı hâline geldiği; dansın ise anlatının ilerleyişinde dramatik bir rol üstlendiği gözlemlenmiştir.Master Thesis Sağlık Hizmetlerinde İnovasyon: Sağlık Personelinin Dijital Sağlık Uygulamalarına Yönelik Tutumlarının İncelenmesi(2025) Sağlam, Nazlı; Çepni, SeldenÇalışmanın amacı sağlık hizmeti sunan sağlık personelinin gelişen dijital e-sağlık uygulamalarına yönelik tutumlarını incelemektedir. Sağlık personeline kullandıkları uygulamaları, kullanma sıklıklarını, uygulamaları kullanırken yaşadıkları problemleri görüşmek için anket soruları hazırlanmıştır. Bu anket sorularında aynı zamanda dijital e-sağlık uygulamalarının bilinirliği, avantaj ve dezavantajları da sağlık personeline sorulmuştur. Bu ölçekler sonucunda sağlık personelini dijital e-sağlık uygulamalarına karşı tutumları saptanmak istenmiştir. Sağlık personeli ile yapılan görüşmeler sonucunda çalışanların genel olarak dijital e-sağlık uygulamalarından memnun oldukları, uygulamaların çalışma hayatlarını olumlu yönde etkilediği görülmüştür. E-sağlık uygulamaları hastaların geçmiş verilerine ulaşma konusunda, zamandan tasarruf sağlaması konusunda avantajlar sağlarken, veri güvenliği konusunda tereddütler olması çalışanlar arasında dezavantaj olarak görülmektedir. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden olan genel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemi Sağlık Bakanlığına bağlı hastane çalışanları ile yapılan görüşmede çalışanlar genellikle alt yapı yetersizliklerinden ve internet ağ yavaşlığından kaynaklı problemler yaşadıklarını belirtmişlerdir. Çalışma neticesinde sağlık personelinin e-uygulamaların kullanımında gerekli eğitimlerin verilmesi gerektiği, uygulamaların genç nesiller tarafından daha iyi anlaşıldığı ve kullanımının daha yaygın olduğu görülmüştür. Çalışanların sürece dâhil edilmeleri sürecin iyileşmesi ve uygulamaların yaygınlaştırılmasına katkı sağlayacağı kanaati oluşmuştur.Master Thesis Sağlık Hizmetlerinde İnovasyon: Sağlık Personelinin Dijital Sağlık Uygulamalarına Yönelik Tutumlarının İncelenmesi(2025) Sağlam, Nazlı; Çepni, SeldenÇalışmanın amacı sağlık hizmeti sunan sağlık personelinin gelişen dijital e-sağlık uygulamalarına yönelik tutumlarını incelemektedir. Sağlık personeline kullandıkları uygulamaları, kullanma sıklıklarını, uygulamaları kullanırken yaşadıkları problemleri görüşmek için anket soruları hazırlanmıştır. Bu anket sorularında aynı zamanda dijital e-sağlık uygulamalarının bilinirliği, avantaj ve dezavantajları da sağlık personeline sorulmuştur. Bu ölçekler sonucunda sağlık personelini dijital e-sağlık uygulamalarına karşı tutumları saptanmak istenmiştir. Sağlık personeli ile yapılan görüşmeler sonucunda çalışanların genel olarak dijital e-sağlık uygulamalarından memnun oldukları, uygulamaların çalışma hayatlarını olumlu yönde etkilediği görülmüştür. E-sağlık uygulamaları hastaların geçmiş verilerine ulaşma konusunda, zamandan tasarruf sağlaması konusunda avantajlar sağlarken, veri güvenliği konusunda tereddütler olması çalışanlar arasında dezavantaj olarak görülmektedir. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden olan genel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemi Sağlık Bakanlığına bağlı hastane çalışanları ile yapılan görüşmede çalışanlar genellikle alt yapı yetersizliklerinden ve internet ağ yavaşlığından kaynaklı problemler yaşadıklarını belirtmişlerdir. Çalışma neticesinde sağlık personelinin e-uygulamaların kullanımında gerekli eğitimlerin verilmesi gerektiği, uygulamaların genç nesiller tarafından daha iyi anlaşıldığı ve kullanımının daha yaygın olduğu görülmüştür. Çalışanların sürece dâhil edilmeleri sürecin iyileşmesi ve uygulamaların yaygınlaştırılmasına katkı sağlayacağı kanaati oluşmuştur.Master Thesis Sağlık Hizmetlerinde İnovasyon: Sağlık Personelinin Dijital Sağlık Uygulamalarına Yönelik Tutumlarının İncelenmesi(2025) Sağlam, Nazlı; Çepni, SeldenÇalışmanın amacı sağlık hizmeti sunan sağlık personelinin gelişen dijital e-sağlık uygulamalarına yönelik tutumlarını incelemektedir. Sağlık personeline kullandıkları uygulamaları, kullanma sıklıklarını, uygulamaları kullanırken yaşadıkları problemleri görüşmek için anket soruları hazırlanmıştır. Bu anket sorularında aynı zamanda dijital e-sağlık uygulamalarının bilinirliği, avantaj ve dezavantajları da sağlık personeline sorulmuştur. Bu ölçekler sonucunda sağlık personelini dijital e-sağlık uygulamalarına karşı tutumları saptanmak istenmiştir. Sağlık personeli ile yapılan görüşmeler sonucunda çalışanların genel olarak dijital e-sağlık uygulamalarından memnun oldukları, uygulamaların çalışma hayatlarını olumlu yönde etkilediği görülmüştür. E-sağlık uygulamaları hastaların geçmiş verilerine ulaşma konusunda, zamandan tasarruf sağlaması konusunda avantajlar sağlarken, veri güvenliği konusunda tereddütler olması çalışanlar arasında dezavantaj olarak görülmektedir. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden olan genel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın örneklemi Sağlık Bakanlığına bağlı hastane çalışanları ile yapılan görüşmede çalışanlar genellikle alt yapı yetersizliklerinden ve internet ağ yavaşlığından kaynaklı problemler yaşadıklarını belirtmişlerdir. Çalışma neticesinde sağlık personelinin e-uygulamaların kullanımında gerekli eğitimlerin verilmesi gerektiği, uygulamaların genç nesiller tarafından daha iyi anlaşıldığı ve kullanımının daha yaygın olduğu görülmüştür. Çalışanların sürece dâhil edilmeleri sürecin iyileşmesi ve uygulamaların yaygınlaştırılmasına katkı sağlayacağı kanaati oluşmuştur.Master Thesis Spina Bifidalı Bireylerde Üst Ekstremiteye Yönelik Pliometrik ve Dirençli Egzersizlerin Gövde Dengesi Üzerindeki Etkisi(2025) Gündoğan, Rojhat; Sürenkök, ÖzgürBu çalışmanın amacı Spina Bifidalı bireylerde üst ekstremiteye yönelik pliometrik ve dirençli egzersizlerin gövde dengesi üzerindeki etkisini araştırmaktır. Çalışmaya 6-12 yaş arası Spina Bifida tanısı almış 28 kişi dahil edildi. Bireyler 2 gruba ayrıldı. Grup 1'e (n=14) pliometrik egzersizler, Grup 2'ye (n=14) dirençli egzersizler uygulandı. Ambulasyon düzeyleri Hoffer sınıflandırma sistemi kullanılarak belirlendi. Gövde kontrolü değerlendirmesi için Gövde Kontrol Ölçüm Skalası (GKÖS), denge değerlendirmesi için ise Pediatrik Denge Skalası (PDS) kullanıldı. Pliometrik egzersiz gruplarında son testte alınan GKÖS toplam skor ortalamaları ön teste göre istatistiksel olarak yüksek olduğu (p<0,05) ve Dirençli egzersiz grubunda GKÖS toplam skor ortalaması gruplar içi istatistiksel olarak anlamlı fark göstermediği (p>0,05) gözlemlendi. Pliometrik egzersiz gruplarında son testte alınan PDS toplam skor ortalamaları ön teste göre istatistiksel olarak yükseldi (p<0,05). Dirençli egzersiz grubunda PDS toplam skor ortalaması gruplar içi istatistiksel olarak anlamlı fark göstermedi (p>0,05). Sonuç olarak; Pliometrik egzersizler Spina Bifidalı bireyler üzerinde hem gövde dengesi hem de denge üzerinde daha etkili olmuştur. Bu sonuçlara rağmen daha güvenilir bilgiler elde edebilmek için daha geniş alanlarda daha kapsamlı çalışmalar yapılmalıdır.Master Thesis Spina Bifidalı Bireylerde Üst Ekstremiteye Yönelik Pliometrik ve Dirençli Egzersizlerin Gövde Dengesi Üzerindeki Etkisi(2025) Gündoğan, Rojhat; Sürenkök, ÖzgürBu çalışmanın amacı Spina Bifidalı bireylerde üst ekstremiteye yönelik pliometrik ve dirençli egzersizlerin gövde dengesi üzerindeki etkisini araştırmaktır. Çalışmaya 6-12 yaş arası Spina Bifida tanısı almış 28 kişi dahil edildi. Bireyler 2 gruba ayrıldı. Grup 1'e (n=14) pliometrik egzersizler, Grup 2'ye (n=14) dirençli egzersizler uygulandı. Ambulasyon düzeyleri Hoffer sınıflandırma sistemi kullanılarak belirlendi. Gövde kontrolü değerlendirmesi için Gövde Kontrol Ölçüm Skalası (GKÖS), denge değerlendirmesi için ise Pediatrik Denge Skalası (PDS) kullanıldı. Pliometrik egzersiz gruplarında son testte alınan GKÖS toplam skor ortalamaları ön teste göre istatistiksel olarak yüksek olduğu (p<0,05) ve Dirençli egzersiz grubunda GKÖS toplam skor ortalaması gruplar içi istatistiksel olarak anlamlı fark göstermediği (p>0,05) gözlemlendi. Pliometrik egzersiz gruplarında son testte alınan PDS toplam skor ortalamaları ön teste göre istatistiksel olarak yükseldi (p<0,05). Dirençli egzersiz grubunda PDS toplam skor ortalaması gruplar içi istatistiksel olarak anlamlı fark göstermedi (p>0,05). Sonuç olarak; Pliometrik egzersizler Spina Bifidalı bireyler üzerinde hem gövde dengesi hem de denge üzerinde daha etkili olmuştur. Bu sonuçlara rağmen daha güvenilir bilgiler elde edebilmek için daha geniş alanlarda daha kapsamlı çalışmalar yapılmalıdır.Master Thesis Spina Bifidalı Bireylerde Üst Ekstremiteye Yönelik Pliometrik ve Dirençli Egzersizlerin Gövde Dengesi Üzerindeki Etkisi(2025) Gündoğan, Rojhat; Sürenkök, ÖzgürBu çalışmanın amacı Spina Bifidalı bireylerde üst ekstremiteye yönelik pliometrik ve dirençli egzersizlerin gövde dengesi üzerindeki etkisini araştırmaktır. Çalışmaya 6-12 yaş arası Spina Bifida tanısı almış 28 kişi dahil edildi. Bireyler 2 gruba ayrıldı. Grup 1'e (n=14) pliometrik egzersizler, Grup 2'ye (n=14) dirençli egzersizler uygulandı. Ambulasyon düzeyleri Hoffer sınıflandırma sistemi kullanılarak belirlendi. Gövde kontrolü değerlendirmesi için Gövde Kontrol Ölçüm Skalası (GKÖS), denge değerlendirmesi için ise Pediatrik Denge Skalası (PDS) kullanıldı. Pliometrik egzersiz gruplarında son testte alınan GKÖS toplam skor ortalamaları ön teste göre istatistiksel olarak yüksek olduğu (p<0,05) ve Dirençli egzersiz grubunda GKÖS toplam skor ortalaması gruplar içi istatistiksel olarak anlamlı fark göstermediği (p>0,05) gözlemlendi. Pliometrik egzersiz gruplarında son testte alınan PDS toplam skor ortalamaları ön teste göre istatistiksel olarak yükseldi (p<0,05). Dirençli egzersiz grubunda PDS toplam skor ortalaması gruplar içi istatistiksel olarak anlamlı fark göstermedi (p>0,05). Sonuç olarak; Pliometrik egzersizler Spina Bifidalı bireyler üzerinde hem gövde dengesi hem de denge üzerinde daha etkili olmuştur. Bu sonuçlara rağmen daha güvenilir bilgiler elde edebilmek için daha geniş alanlarda daha kapsamlı çalışmalar yapılmalıdır.Master Thesis Tıbbi Yardım Aramaya Yönelik Tutum Ölçeğinin Türkçeye Uyarlanması ve Geçerlik-Güvenirlik Çalışması(2025) Durgut, Serap; Bulun, Mehtap AtasevenBu çalışma, Tıbbi Yardım Aramaya Yönelik Tutum Ölçeğinin Türkçe formunu geliştirerek, geçerlilik ve güvenilirlik analizlerini gerçekleştirmeyi amaçlamıştır. Metodolojik araştırma deseni benimsenmiş ve veriler Ocak-Mart 2025 tarihleri arasında sosyal medya (Facebook, Twitter, Instagram, Threads) ve Whatsapp kullanan bireylerden çevrimiçi olarak toplanmıştır. Örneklem, internet kullanıcıları arasından ölçüt örnekleme yöntemi ile seçilmiş ve dahil edilme kriterlerini karşılayan 272 katılımcıdan oluşmuştur. Veriler, ''Tıbbi Yardım Aramaya Yönelik Tutum Ölçeği'' ve araştırmacı tarafından hazırlanan sosyodemografik bilgi formu kullanılarak toplanmıştır. Ölçek, geri-çeviri yöntemiyle Türkçeye çevrilmiştir. Geçerlilik analizlerinde, kapsam, yüzey ve yapı geçerliliği (AFA, DFA); güvenirlik analizlerinde ise, madde analizi ve Cronbach Alfa katsayıları kullanılmıştır. Kaiser-Meyer-Olkin değeri 0,84; Bartlett küresellik testi değeri χ²(66) = 788,855; p < 0,001 hesaplanmıştır. Model uyum analizinde CMIN/df (χ²/sd) = 1,99 olup, bu değer mükemmel uyumu göstermektedir. GFI = 0,94, AGFI = 0,91 değerleriyle güçlü bir model; CFI = 0,93, TLI = 0,91 ve IFI = 0,93 ile yüksek uyum gösterdiği saptanmıştır. NFI = 0,87 kabul edilebilir uyum aralığında, RMSEA = 0,06, SRMR = 0,05, olup, modelin makul düzeyde hata içerdiği ve genel olarak kabul edilen eşik değerleri karşıladığı görülmüştür. Maddelere ait madde-toplam korelasyon katsayıları 0,30 ile 0,59 aralığında bulunmuş ve her maddenin ölçekle tutarlı bir biçimde davrandığını göstermiştir. Ölçeğin genel iç tutarlılık katsayısı (Cronbach's Alpha) 0,78 bulunmuştur. Sonuç olarak; Tıbbi Yardım Aramaya Yönelik Tutum Ölçeğinin Türk dili ve kültürüne uygun, geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğu belirlenmiştir. Anahtar Sözcükler: Tıbbi yardım arama tutumu, tıbbi yardım arama davranışı, ölçek uyarlama, geçerlilik, güvenilirlikMaster Thesis Tıbbi Yardım Aramaya Yönelik Tutum Ölçeğinin Türkçeye Uyarlanması ve Geçerlik-Güvenirlik Çalışması(2025) Durgut, Serap; Bulun, Mehtap AtasevenBu çalışma, Tıbbi Yardım Aramaya Yönelik Tutum Ölçeğinin Türkçe formunu geliştirerek, geçerlilik ve güvenilirlik analizlerini gerçekleştirmeyi amaçlamıştır. Metodolojik araştırma deseni benimsenmiş ve veriler Ocak-Mart 2025 tarihleri arasında sosyal medya (Facebook, Twitter, Instagram, Threads) ve Whatsapp kullanan bireylerden çevrimiçi olarak toplanmıştır. Örneklem, internet kullanıcıları arasından ölçüt örnekleme yöntemi ile seçilmiş ve dahil edilme kriterlerini karşılayan 272 katılımcıdan oluşmuştur. Veriler, ''Tıbbi Yardım Aramaya Yönelik Tutum Ölçeği'' ve araştırmacı tarafından hazırlanan sosyodemografik bilgi formu kullanılarak toplanmıştır. Ölçek, geri-çeviri yöntemiyle Türkçeye çevrilmiştir. Geçerlilik analizlerinde, kapsam, yüzey ve yapı geçerliliği (AFA, DFA); güvenirlik analizlerinde ise, madde analizi ve Cronbach Alfa katsayıları kullanılmıştır. Kaiser-Meyer-Olkin değeri 0,84; Bartlett küresellik testi değeri χ²(66) = 788,855; p < 0,001 hesaplanmıştır. Model uyum analizinde CMIN/df (χ²/sd) = 1,99 olup, bu değer mükemmel uyumu göstermektedir. GFI = 0,94, AGFI = 0,91 değerleriyle güçlü bir model; CFI = 0,93, TLI = 0,91 ve IFI = 0,93 ile yüksek uyum gösterdiği saptanmıştır. NFI = 0,87 kabul edilebilir uyum aralığında, RMSEA = 0,06, SRMR = 0,05, olup, modelin makul düzeyde hata içerdiği ve genel olarak kabul edilen eşik değerleri karşıladığı görülmüştür. Maddelere ait madde-toplam korelasyon katsayıları 0,30 ile 0,59 aralığında bulunmuş ve her maddenin ölçekle tutarlı bir biçimde davrandığını göstermiştir. Ölçeğin genel iç tutarlılık katsayısı (Cronbach's Alpha) 0,78 bulunmuştur. Sonuç olarak; Tıbbi Yardım Aramaya Yönelik Tutum Ölçeğinin Türk dili ve kültürüne uygun, geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğu belirlenmiştir. Anahtar Sözcükler: Tıbbi yardım arama tutumu, tıbbi yardım arama davranışı, ölçek uyarlama, geçerlilik, güvenilirlikMaster Thesis Tıbbi Yardım Aramaya Yönelik Tutum Ölçeğinin Türkçeye Uyarlanması ve Geçerlik-Güvenirlik Çalışması(2025) Durgut, Serap; Bulun, Mehtap AtasevenBu çalışma, Tıbbi Yardım Aramaya Yönelik Tutum Ölçeğinin Türkçe formunu geliştirerek, geçerlilik ve güvenilirlik analizlerini gerçekleştirmeyi amaçlamıştır. Metodolojik araştırma deseni benimsenmiş ve veriler Ocak-Mart 2025 tarihleri arasında sosyal medya (Facebook, Twitter, Instagram, Threads) ve Whatsapp kullanan bireylerden çevrimiçi olarak toplanmıştır. Örneklem, internet kullanıcıları arasından ölçüt örnekleme yöntemi ile seçilmiş ve dahil edilme kriterlerini karşılayan 272 katılımcıdan oluşmuştur. Veriler, ''Tıbbi Yardım Aramaya Yönelik Tutum Ölçeği'' ve araştırmacı tarafından hazırlanan sosyodemografik bilgi formu kullanılarak toplanmıştır. Ölçek, geri-çeviri yöntemiyle Türkçeye çevrilmiştir. Geçerlilik analizlerinde, kapsam, yüzey ve yapı geçerliliği (AFA, DFA); güvenirlik analizlerinde ise, madde analizi ve Cronbach Alfa katsayıları kullanılmıştır. Kaiser-Meyer-Olkin değeri 0,84; Bartlett küresellik testi değeri χ²(66) = 788,855; p < 0,001 hesaplanmıştır. Model uyum analizinde CMIN/df (χ²/sd) = 1,99 olup, bu değer mükemmel uyumu göstermektedir. GFI = 0,94, AGFI = 0,91 değerleriyle güçlü bir model; CFI = 0,93, TLI = 0,91 ve IFI = 0,93 ile yüksek uyum gösterdiği saptanmıştır. NFI = 0,87 kabul edilebilir uyum aralığında, RMSEA = 0,06, SRMR = 0,05, olup, modelin makul düzeyde hata içerdiği ve genel olarak kabul edilen eşik değerleri karşıladığı görülmüştür. Maddelere ait madde-toplam korelasyon katsayıları 0,30 ile 0,59 aralığında bulunmuş ve her maddenin ölçekle tutarlı bir biçimde davrandığını göstermiştir. Ölçeğin genel iç tutarlılık katsayısı (Cronbach's Alpha) 0,78 bulunmuştur. Sonuç olarak; Tıbbi Yardım Aramaya Yönelik Tutum Ölçeğinin Türk dili ve kültürüne uygun, geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğu belirlenmiştir. Anahtar Sözcükler: Tıbbi yardım arama tutumu, tıbbi yardım arama davranışı, ölçek uyarlama, geçerlilik, güvenilirlikMaster Thesis Yenidoğan Sarılığını Önlemeye Yönelik Annelere Verilen Eğitimin Bilgi Düzeyi ve Sarılık Gelişme Sıklığına Etkisi(2025) Mengütay, Rabia; Uysal, GülzadeAraştırma doğum sonu annelere verilen, yenidoğan sarılığını önlemeye yönelik eğitimin, annelerin bilgi düzeylerine ve sarılık gelişme sıklığına etkisini ölçmek amacıyla randomize kontrollü bir araştırma olarak planlandı. Bu araştırma 78 anne (girişim:39; kontrol:39) ile İstanbul Sultanbeyli Devlet Hastanesi Kadın Doğum Servisi kliniğinde Kasım 2023-Kasım 2024 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Veriler 'Anne Veri Toplama Formu', 'Yenidoğan Sarılığına İlişkin Bilgi Formu', 'Yenidoğan İzlem Formu' ile toplanmıştır. Toplanan veriler, uygun istatistiksel analiz teknikleri kullanılarak, SPSS for Windows (versiyon 20.0, Statistical Package for Social Sciences) programı aracılığıyla değerlendirilmiştir. Normal dağılım Kolmogorov-Smirnov testiyle değerlendirilmiş; bağımsız iki örneklem t testi, Repeated Measures ANOVA, Bonferroni ve Tukey testleri kullanılmıştır. Girişim ve kontrol grubundaki anneler ve bebekler tanıtıcı özellikler açısından homojendir (p>0,05). Eğitim öncesi girişim ve kontrol grubunun yenidoğan sarılık bilgi puan ortalamalarının homojen olduğu, eğitim sonrası ise girişim grubunun yenidoğan sarılık bilgi puan ortalamalarının daha yüksek olduğu görülmüştür (p<0,001). Araştırma sonucunda eğitim sonrası ve taburculuk ölçümlerinde girişim grubundaki annelerin kontrol grubundaki annelere göre yenidoğan sarılık bilgi puan ortalamalarının daha yüksek olduğu görülmüştür (p<0,001). Girişim grubundaki annelerin sarılığı önlemek için geleneksel yöntemlere başvurma oranlarının, kontrol grubuna göre anlamlı şekilde düşük olduğu görülmüştür. Girişim ve kontrol grupları arasındaki bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,001).Ancak verilen eğitimin annelerin farkındalık düzeyine, yenioğanın yatış yaşına (gün), hastaneye yatış oranlarına, bilirubin seviyesine ve beslenme oranlarına anlamlı bir etkisinin olmadığı görülmüştür (p>0,05). Sonuç olarak, annelere verilen planlı yenidoğan sarılık eğitimi, annelerin bilgi düzeyini arttırdığı, geleneksel uygulamaların kullanımını azalttığı görülmüştür. Bu durum, eğitimin sadece bilgi düzeyini değiştirmekle kalmadığını ayrıca annelerde davranış değişikliği de sağladığını göstermektedir. Elde edilen sonuçlar, anne eğitiminin önemini ve sağlık profesyonellerinin özelliklede hemşire ve ebelerin doğum öncesi ve sonrası dönemlerde annelere yönelik planlı eğitimlerde aktif rol oynaması gerektiğini vurgulamaktadır.Master Thesis Yenidoğan Sarılığını Önlemeye Yönelik Annelere Verilen Eğitimin Bilgi Düzeyi ve Sarılık Gelişme Sıklığına Etkisi(2025) Mengütay, Rabia; Uysal, GülzadeAraştırma doğum sonu annelere verilen, yenidoğan sarılığını önlemeye yönelik eğitimin, annelerin bilgi düzeylerine ve sarılık gelişme sıklığına etkisini ölçmek amacıyla randomize kontrollü bir araştırma olarak planlandı. Bu araştırma 78 anne (girişim:39; kontrol:39) ile İstanbul Sultanbeyli Devlet Hastanesi Kadın Doğum Servisi kliniğinde Kasım 2023-Kasım 2024 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Veriler 'Anne Veri Toplama Formu', 'Yenidoğan Sarılığına İlişkin Bilgi Formu', 'Yenidoğan İzlem Formu' ile toplanmıştır. Toplanan veriler, uygun istatistiksel analiz teknikleri kullanılarak, SPSS for Windows (versiyon 20.0, Statistical Package for Social Sciences) programı aracılığıyla değerlendirilmiştir. Normal dağılım Kolmogorov-Smirnov testiyle değerlendirilmiş; bağımsız iki örneklem t testi, Repeated Measures ANOVA, Bonferroni ve Tukey testleri kullanılmıştır. Girişim ve kontrol grubundaki anneler ve bebekler tanıtıcı özellikler açısından homojendir (p>0,05). Eğitim öncesi girişim ve kontrol grubunun yenidoğan sarılık bilgi puan ortalamalarının homojen olduğu, eğitim sonrası ise girişim grubunun yenidoğan sarılık bilgi puan ortalamalarının daha yüksek olduğu görülmüştür (p<0,001). Araştırma sonucunda eğitim sonrası ve taburculuk ölçümlerinde girişim grubundaki annelerin kontrol grubundaki annelere göre yenidoğan sarılık bilgi puan ortalamalarının daha yüksek olduğu görülmüştür (p<0,001). Girişim grubundaki annelerin sarılığı önlemek için geleneksel yöntemlere başvurma oranlarının, kontrol grubuna göre anlamlı şekilde düşük olduğu görülmüştür. Girişim ve kontrol grupları arasındaki bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,001).Ancak verilen eğitimin annelerin farkındalık düzeyine, yenioğanın yatış yaşına (gün), hastaneye yatış oranlarına, bilirubin seviyesine ve beslenme oranlarına anlamlı bir etkisinin olmadığı görülmüştür (p>0,05). Sonuç olarak, annelere verilen planlı yenidoğan sarılık eğitimi, annelerin bilgi düzeyini arttırdığı, geleneksel uygulamaların kullanımını azalttığı görülmüştür. Bu durum, eğitimin sadece bilgi düzeyini değiştirmekle kalmadığını ayrıca annelerde davranış değişikliği de sağladığını göstermektedir. Elde edilen sonuçlar, anne eğitiminin önemini ve sağlık profesyonellerinin özelliklede hemşire ve ebelerin doğum öncesi ve sonrası dönemlerde annelere yönelik planlı eğitimlerde aktif rol oynaması gerektiğini vurgulamaktadır.
